Umre, usulüne uygun olarak ihrama girerek Kâbe tavaf edildikten sonra Safâ ve Merve tepeleri arasında sa’y vazifesinin yapılması ve ardından tıraş olarak ihramdan çıkmakla yerine getirilen bir ibadettir.
İmkânı olan bir Müslüman’ın ömründe bir kere umre yapması müekked sünnettir.
Umre için tayin edilmiş belirli bir vakit yoktur. Peygamber Efendimiz, (sallallahu aleyhi ve sellem) “Ramazan ayında yapılan umre hacca denktir.” buyurur. Binaenaleyh, umre yapmak isteyen kimseler, mümkünse Ramazan ayını tercih etmelidirler. Fakat hem çalışma şartları hem de masrafların artması gibi başka sebeplerle Ramazan umresi mümkün olmazsa her dönemde yapılacak umre kişiye sünnet sevabı kazandırır. Kurban bayramının Arefe günü sabahından, bayramın dördüncü günü güneş batıncaya kadar umre yapmak tahrimen mekruhtur. Zira bu günlerde farz olan haccın vazifeleri yapılmaktadır.
Hacda yapılan tavaf, sa’y gibi vazifelerle alakalı hükümler umrede de geçerlidir. Umrenin iki farzı vardır: İhrama girmek ve tavaf yapmak. Bunlardan ihram umrenin şartı, tavaf ise rüknüdür.
Safâ ve Merve tepeleri arasında sa’y yapmak ve tıraş olmak umrenin vâcipleridir.
Umre yapmak isteyen kimse hacda olduğu gibi, mikat sınırında veya daha öncesinde usulüne uygun bir şekilde ihrama girerek iki rekat ihram namazı kılar. Namazdan sonra umreye niyet edip telbiye getirir. Harem-i Şerif’e geldiğinde tavafa niyet eder ve tavaf vazifesini yerine getirir. Tavafı bitirdikten sonra iki rekat tavaf namazı kılar ve umrenin sa’yini yapmaya niyet ederek sa’y yapar. Daha sonra tıraş olarak ihramdan çıkar ve böylece umresini tamamlamış olur.
Umre için kutsal topraklara giden kimse tek bir umre yapmak zorunda değildir; zaman elverdiği ölçüde istediği kadar umre yapabilir. Bunun için de ihrama girmek üzere Mekke’de kalanlar için en yakın mîkat yeri olan Ten’îm’e gitmesi gerekir.
Hacdaki vakfeler, şeytan taşlama, kudüm ve veda tavafı gibi vazifeler umrede yoktur. Ayrıca hac sadece belirli aylarda yapılırken umre için böyle bir şart yoktur.
Başkası adına hac ve umre yapmaya vekalet denir ve şartlarına uyuyorsa bu yapılabilir. Ancak kişiden kendisi adına yapmasını istemeyen ve masraflarını da karşılamayan kimse adına yapılan hac onun yükümlülüğünü düşürmez. Bununla beraber, ister ölü isterse hayatta olsun başkası adına hac veya umre yapılarak sevabının bunlara bağışlanması caizdir. Hangi şekilde yapılırsa yapılsın, yapılan bir ibadetin sevabı başkasına bağışlanabilir. Kendisine sevap bağışlanan kişi de bundan yararlanır.